Download Free Audio of 1950’ lerde Amerika’da yapılan eğitimle ilgi... - Woord

Read Aloud the Text Content

This audio was created by Woord's Text to Speech service by content creators from all around the world.


Text Content or SSML code:

1950’ lerde Amerika’da yapılan eğitimle ilgili çeşitli toplantı ve seminerler bu alana dikkati çekmiştir. Bu toplantıların ürünü olan ve Andrew Halpin tarafından derlenen Eğitimde Yönetim Kuramı, eğitim yönetiminde sistematik kuram gerektiğini vurgulayan önemli bir çalışmadır. Aşağıdaki şekilde yönetim biliminin kuramsal açıdan gelişimi özetlenmiştir. Bilinmelidir ki eğitim yönetimi alanında kullanılan kuramsal bilgiler ilk önce işletmeler, fabrikalar gibi örgütlerin yönetimi için geliştirilen kuramlardır. Bu örgütlerde geliştirilen kuramlar 1950’li yıllardan sonra eğitim ve okul yönetimi alanlarına uyarlanmaya çalışılmıştır. Yönetimin örgütü amaçlarına ulaştırabilmesi için insanı iyi anlaması gerekir. Bir örgütün temel kaynağı insandır. Maddi kaynaklar nitelikli insan kaynağı olmadan amaçlara dönük olarak kullanılamazlar. Yöneticilerin başarılı olmaları yönettikleri insanları tanımaları ve onları örgütün amaçları doğrultusunda yönlendirebilmeleri ile olanaklıdır. Aşağıdaki satırlarda yönetimin insan doğasını anlama sürecinde ortaya çıkardığı sayıltılar özetlenmiştir. Kötümser Görüş Kötümser görüşe göre, insan kötüdür, yırtıcıdır, yarışmacıdır, saldırgandır. İnsana kötümser açıdan bakıp değerlendiren düşünürlerden bazıları şunlardır: Machiavelli’ye göre insan nankördür, ikiyüzlüdür, açgözlüdür, lafı sever. Korkulmak sevilmekten daha güvenilirdir. Amaç aracı meşru kılar. Thomas Hobbes’a göre insan, üne, maddi olanaklara ve güce kendi istediği gibi sahip olmak ister. Bu nedenle otoriteye gereksinim duyar. Charles Darwin’e göre doğada türler arasında sürekli bir savaşım vardır. Türünü en iyi temsil edenler ve çevreye uyum sağlayabilenler ayakta kalabilecektir. Bu savaşıma insan da dahildir. İnsan dünyasında, doğal seçilim süreci saldırganın ve güçlünün yararınadır. Sigmund Freud’e göre, insan içgüdüler ve dürtüler tarafından yönlendirilir. Toplum bu hayvansal güçleri kontrol altına almada başarılı olduğu ölçüde insan uygarlaşır ve enerjisi toplum tarafından onaylanan amaçlara yönlendirilebilir. Psikanaliz göstermiştir ki insanoğlunun ilkel, vahşi ve kötü itici güçleri hiçbir bireyde kaybolmamaktadır. Baskı altında da olsa, bu güçler varlıklarını sürdürmekte ve eyleme geçmek için fırsat beklemektedir... Henri Bergson’a göre, savaşın kökeni mülkiyettir. İster bireysel, isterse kollektif olsun, mademki mülkiyet insanlığın bir kaderidir öyleyse savaş doğaldır. Savaş güdüsü gerçekten çok güçlüdür... İyimser Görüş İyimser Görüş’e göre insan dogası gereği iyidir ve iyiye yönelimlidir. İnsan vahşeti ve alçaklığı kabul etmez. Cicero’ya göre insanoğlu tüm olumsuzluklarına rağmen kendi türü ile bir araya gelebilmekte ve herkesin yararına demokratik bir toplumu oluşturabilmeyi de başarmaktadır. John Locke’göre insan kalıtımsal olarak, karşılıklı yardımlaşmaya ve işbirliğine eğilimlidir. Doğa, kendisini yöneten ve herkesin uyması gereken bir yasaya ve tüm insanlığa; herkesin eşit ve özgür olması nedeniyle, hiçbir kimsenin bir başkasının canına, sağlığına ve özgürlüğüne zarar vermemesi gerektiğini öğreten bir mantığa sahiptir. İnsan davranışı tamaman kalıtımsal değildir çevre koşullarına bağlı olarak değişir. Montagu’ye göre insan yarışma yerine işbirliği ile kalımını sürdürmeyi yeğlemektedir. A. H. Maslow, Chris Argyris, Eric Fromm insan doğasına iyimser bakan düşünürlerdendir. İnsan doğasına ilişkin varsayımlar, sadece yöneten yönetilen ilişkilerini değil tüm toplumsal yaşamdaki ilişkileri etkilemiş toplumların yönetim biçimleri, dinlerin temeli, felsefi düşüncelerin temeli, insan doğasına ilişkin bakış açılarıyla şekillenmiştir. Tarihsel süreç içerisinde var olan gelişmelerle insan doğasına ilişkin varsayımlar değişmiş bu değişime paralel olarak yönetim kuramları da ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak yönetenlerin yönetilenleri nasıl yöneteceğine ilişkin davranışlarını yönetenlerin yönetilenlerin doğasına ilişkin bakış açıları belirlemektedir. Ussal-ekonomik insan Toplumsal insan Özgerçekleştirimci insan Karmaşık insan Yönetim Kuramları Klasik Kuram Neo-klasik Kuram Sistem Kuramı Daha Yeni Kuramlar Yönetim kavramı bir asırdan uzun süredir geliştirilmekte olan bir kavram olup, bir amaç ya da amaçlara dayalı olarak kurulan örgütlerin parasal, mekanik ve işgücünden meydana gelen kaynaklarının en uygun biçimde yönlendirilmesini, işe koşulmasını kapsamaktadır. Yönetim bilimi 18.nci yüzyıl endüstri hareketiyle önem kazanmıştır. Bireylerin bir arada yaşamaya başlamalarıyla birlikte yönetim faaliyetine gerek duyulmuştur. Endüstri devriminin başlamasına kadar olan uzun geçmişi, “işletme kavramı öncesi devir” veya “bilimsel öncesi devir” şeklinde nitelendirmek mümkündür. Bilimsel Öncesi Dönem (1880’den Önce) Bilimsel öncesi dönem insanlık tarihi kadar eskidir. Bu dönem bilimsel yönetim dönemine kadar devam etmiştir. Yönetimle ilgili bilgiler ve kayıtlar arasında Mısırlılar, eski Yunanlılar ve eski Romalılar’a rastlanmaktadır. Eski Mısırlıların geniş kitleleri yönetmek başarısı o zamanın tekniği ile hayret vericidir. Beslenme, barınma ve bir yerden diğer yere nakletme sorunları kolay başarılacak iş değildir. Bu dönemde, aynı işleri yapan sanatkarlar, loncaları oluşturdular. Loncalar, bugünkü esnaf ve sanatkar birliklerinin öncüleri olmuştur. Eski Mezopotamya kentlerinde işletme biçiminde kuruluşlara ve buralarda bireysel ve yönetim önderliğine rastlanmaktadır. Daha sonra Çin ve Roma’da yönetimle ilgili çalışmalar göze çarpar. Roma imparatorluğunda yönetsel sorunların çözümünde bugün yönetici diye bilinen önderler ortaya çıkmıştı. Romalılar kurdukları yönetim sistemleri ile hükümet örgütlerinin sayısı artmış, resmi denetim yöntemleri geliştirmeye başlamıştı. Roma’da kamu yönetiminde büyük gelişmeler olmuştu. Bilimsel Yönetim Dönemi (1880‐1930) Yönetim biliminde en önemli, dönemdir. Bu hareketi doğuran nedenler: 1. Teknik gelişmeler * XVIII yüzyılın başlarında meydana gelmiştir. * 1700-1785 yılları arasında İngiliz sanayi devrimi * En büyük yenilik üretim metotlarında meydana gelmiştir. * 18.nci yüzyıldaki buluşlar ile Avrupa’da iş hayatına ve toplumsal yapıya büyük değişiklikler getirmiştir. 2. Uzmanlaşma konusundaki gelişmeler *Üretimin şekil değiştirmesi verimin artmasında etkili oldu. * Bilimsel yönetim hareketinde diğer önemli nedenler örgüte duyulan ihtiyaç ve ürünlerin standartlaşmasıdır. Bu dönemde aşağıdaki gibi soruların cevapları üzerine yoğunlaşılmıştır. * Yöneticinin başarısında etkin olan örgütün uygun bir yapıda olması nasıl sağlanabilir? * Bir örgüt yapısının uygun olup olmadığı nasıl anlaşılabilir? * Belirli bir işletme için uygun olan bir yapı başka bir işletme içinde uygun olabilir mi? * Bir örgüt içinde hangi süreçler işlemekte, hangi tür ilişkiler doğmaktadır? * Örgütler değişen çevre şartlarına nasıl uymakta, bu uyum hangi süreçleri gerektirmektedir? * Özellikle iletişim ve bilgi işleme teknolojilerindeki gelişmelerin örgütlerin yapı ve işleyişleri üzerindeki etkileri nelerdir? * Sanayi toplumuna geçiş örgüt yapılarını ne yönde değiştirmiş ve ne gibi yeni yapı ve modeller ortaya çıkmıştır? Bu ve benzeri sorular organizasyonlarla ilgili çalışmaların ana konularını oluşturmuş ve bu konularda çeşitli teoriler geliştirilmiştir. Bilim ve teknolojideki gelişmeler, insanlığın ihtiyaçları sonucunda yönetim biliminin temeli atılmaya başlanmıştır. Klasik Kuramlar Klasik kuramlar 19. Yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış ve 20. Yüzyılın başlarında gelişmiştir. Klasik kuramlar, örgütün, işin, çalışanların nasıl yönetileceği ve örgütün nasıl verimli kılınacağı yanında örgütün nasıl yapılandırılacağı ile ilgilenmişlerdir. Bu kuramlar verimliliğin arttırılabilmesi için kullanılabilecek bilimsel ve evrensel ilkeler belirlemeyi amaçlamışlardır. Klasik kuramlar, örgütün yapısına ve süreçlerine ağırlık verdiği için mekanik ya da yapısal, en eski kuramlar olduğu için klasik adını almaktadır. Klasik kuramlar, ataerkil toplum yapısının doğurduğu ataerkil yönetim yapısına dayanır. Klasik kuramlar, Bilimsel Yönetim, Yönetim Süreci ve Bürokrasi kuramlarında oluşur. Bilimsel Yönetim Yaklaşımı Bu kuramın öncüsü olan Frederick W. Taylor, 1911’de yazdığı “İşletmelerin Bilimsel Yönetimi” adlı kitabıyla bu kuramın temel ilkelerini yerleştirmiştir. Taylor bilimsel yönetimin gelişmesinde büyük katkı sağlayan kişi ve bilimsel yönetimin babası olarak bilinir. Taylor çalıştığı işletmelerde en alt kademelerden en üst basamaklara kadar yönetim hiyerarşisinde görev yapmıştı. Henri Gantt, Frank Gilberth, Lilian Gilberth, Harrigton Emerson, Horace Hathowag gibi yazarlar Bilimsel Yönetime katkıda bulunmuşlardır. Birinci dünya savaşından önceki yıllarda Amerikan ekonomisindeki hızla büyümeye karşılık kullanılan üretim tekniklerinin bilimsel olmayışı görüşü Taylor’u bu konuda araştırmaya sevk etmiştir. İşlerin dizayn ve yapılma şeklinin mühendislik açısından ve bilimsel olarak incelenmesinin ve yeniden düzenlenmesinin hem verimliliği artıracağına hem de işletme ve işçilerin bu yeni düzenden daha fazla pay elde edeceklerine inanmıştır. Taylor’un İlkeleri İşin yapılışı standartlaştırılmalıdır. İşin yapılması için gereken en kısa süre belirlenmelidir. İşe alınacak kişiler bilimsel yöntemlerle seçilmelidir. İşçiler sürekli denetlenmelidir. İşe alınan kişiler eğitilmelidir. Güdeleyici ücret sistemi geliştirilmelidir. Üretim miktarına göre ödeme yapılmalıdır.